Yasam - Saglik

Kadınlarda fazla ayakkabı daha sağlıklı 

Alman bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre, farklı farklı ayakkabı giymek kadının ayak sağlığına iyi geliyor. Araştırmada, farklı ayakkabıların farklı ortopedisi sayesinde ayak ve eklemlerde oluşabilecek sorunların engellendiği ortaya çıktı. Uzmanlar, topuklu ayakkabıların ileri yaşlarda sorun yaratabileceğini belirterek, topuk seçiminde dikkatli olmaları konusunda kadınları uyardı



Hipermetropluğu tedavi eden lens üretildi 

Çinli bilim adamları yakını görmekte zorlanan hipermetropluların hastalığını geçici olarak tedavi eden lensler üretti. i-GO adı verilen ve geceleri takılan lenslerin, ertesi gün hipermetrop gözü tedavi ettiği belirtildi. Özel plastikten yapılan lensler, korneaya baskı yaptığı ve hava geçirdiğinden gözdeki kavisi/ eğriliği azaltıyor. Böylece ışığın doğrudan retinaya gitmesini sağlayıp, göz yuvarlağını küçültüyor. Lensler, yakın zamanda piyasaya sürülecek


Sağlıklı yemek pişirmenin püf noktaları

Ev hanımı iseniz her gün ne yemek pişireceğinizi düşünmekten sıkılmış olabilirsiniz veya evde farklı yaş gruplarından bireyler varsa ve hepsinin özel istekleri varsa işiniz zordur. Mutfağınızda sağlıklı yemek pişirme temel prensipse, lezzet ve sağlığı aynı anda yakalamakta güçlük çekiyor da olabilirsiniz. Ayrıca bir de kilo vermeye çalışıyorsanız mutfakta ne pişireceğinizi organize etmek iyice zorlaşmış demektir. Mutfakta daha düşük yağ ve kalori için sağlıklı beslenme genel ilkelerini ve evdeki çocukları da düşünerek 25 farklı öneri hazırladım faydalı olmasını dilerim.

1. Sebze yemeği yaparken, bir kilo sebzeye iki yemek kaşığı sıvıyağ koyun. Etli sebze yemeklerinde ise dışardan yağ ilavesi yapmanıza gerek yoktur.
2. Pişirirken yağda kızartma, kavurma yerine haşlama, fırında ızgara veya sulu ısıda pişirme yöntemlerini kullanabilirsiniz.
3. Yemeklere lezzet vermek için sadece yağa ve sosa odaklanmayın. Sebze ve baharatlarla farklı tatlar yaratın.
4. Sos ve çorbaları krema yerine düşük yağlı sütle pişirin.
5. Evde tuzu ve yağı daha az tüketmesi gereken birey varsa herkese aynı tencerede yemek pişirin. Daha sonra bir miktar ayırıp tuz ve yağ ilave edin.
6. Kurabiye ve keklerde şeker yerine kuru meyve veya az miktarda pekmez deneyin.
7. Dondurulmuş patatesi kızartmak yerine bir de fırınlayarak deneyin.
8. Yemek pişirmeye zamanınız yoksa sebzeyi haşlayıp salataya karıştırın veya yoğurtla deneyin.
9. Kek ve ya kurabiyelerde yağı azaltmak için yağsız süt tercih edin.
10. Izgaranızı sadece et, tavuk ve balık için değil, domates, biber, kabak, mantar, soğan dahil diğer tüm sebzeler için deneyebilirsiniz.
11. Tavaya yağ koymadan pişirme yapmak istiyorsanız biraz su damlatın ve kısık ateşte pişirme yöntemi uygulayın.
12. Fırında yağsız pişirme için yağlı kağıttan faydalanın.
13. Tavuğu haşladıktan sonra suyunu, üzerindeki yağı alıp daha sonra sebze veya çorbalarınıza ekleyebilirsiniz.
14.Katı meyve veya sebze sıkacağından çıkan posayı keklerin içine koyarak posa tüketiminizi artırabilirsiniz.
15. Bir yumurta ve iki yumurta beyazını karıştırın. Tavaya yağ yerine çok az su koyup sebzelerle beraber pişirin.
16. Çay saati canınız börek isterse bir yufka içine üç yemek kaşığı lor peyniri, biraz maydanozla gözleme şeklinde dörde katlayın. Bir tatlı kaşığı zeytinyağla üç yemek kaşığı light yoğurdu üzerine sürün ve teflon tavada hafif ateşte iki yüzünü pişirin.
17. Pirinç yerine bulgur tercih edin. Glisemik indeksi düşük olan bulgur, kan şekeri seviyenizi dengeler, içerdiği lif ve proteinler pirince göre daha yüksektir. İki yemek kaşığı bulgur bir ince dilim ekmeğe eşittir.
18. Hamurlu ve yağlı tatlılar yerine meyveleri fırınlayın veya kuru meyvelerle tatlı yapmayı deneyin.
19. Meyve suyundan gelen kaloriyi azaltmak için sulandırın veya maden suyuyla karıştırın.
20. Domates ve soğanı yemeklerde bol kullanın. Kalori değeri düşük, su oranı yüksek olduğu için doyurucudur ve antioksidant kapasitesi yüksektir.
21. Et veya tavuğun yanına karbonhidrat içeren patates, pilav yerine kalorisi çok düşük olan mantarı seçin. Soğan, domates ve taze sebzelerle sote edebilirsiniz.
22. Patatesi kızartmak yerine fırında sütle pişirmek çocuklarınız için çok daha iyi bir seçimdir.
23.Yulaf, kepek unu ve kuru meyvelerle kendi müslinizi hazırlayabilir, fındık, ceviz, badem ekleyebilrisiniz.
24. Tarçın şeker ihtiyacını azaltır meyve salatası, bitki çayları ve sütünüzün içine eklemeyi deneyin.
25. Evde mutlaka taze sebze ve meyve bulundurun. Çocuğunuzun atıştırma alışkanlığı varsa salatalık, havuç ve minik domateslere farklı şekiller verin.

Kış sepeti

Kivi: Kış meyvelerinden olup, soğuk algınlığı gibi hastalıklardan korunmamız için bize yardımcı olacak çok iyi bir vitamin deposudur. Bileşimindeki vitaminlerden en önemlileri A ve C vitaminleridir. Ayrıca kansere karşı koruyuculuk gösteren lutein’i de bol miktarda içerir. Bir porsiyonda (100 gramında) yaklaşık 30 kalori vardır.
Brokoli: Brokoli serin iklim sebzesi olup, lahana, karnabahar, Brüksel lahanası ve şalgam ile aynı familyada yer alır. Kansere karşı koruyucu bir etkisi vardır. A vitamini ve birçok antioksidan için zengin bir kaynaktır.
Karnabahar: Bir antioksidan için iyi bir kaynaktır. Vücudumuzun elektrolit dengesinde çok önemli roller oynayan fosforu da bol miktarda içerir. Minerallerin kaybolmaması için az suda haşlayarak pişirmek gerekir. Bir porsiyonu (100 gramında) yaklaşık 27 kalori içerir.

 

Gözleriniz enfeksiyon kapmasın

Çamlıca Medicana Hastanesi Göz Uzmanı Dr. Arda Kayman Güveli, özellikle soğuk algınlığı sonrası görülen göz enfeksiyonlarının göz sağlığını olumsuz etkilediğini belirterek, korunmak için gerekli önlemleri sıraladı:

* Yüz için kullandığınız havluları yüksek ısıda yıkayın.

* Başkasının havlusunu kullanmayın.

* Gözlerinizi, kaşınsa bile ovuşturmayın.

* Göz kapağınızda meydana gelen akıntı ve çapaklanma halinde doktora danışmadan ilaç kullanmayın. Yüzünüzü sadece sıcak su ile yıkayın.

* Başkasının makyaj malzemelerini kesinlikle kullanmayın.

* Kontak lens kullanıyorsanız, enfeksiyon durumunda lens kullanımına ara verin.



Annenin uyuşturucusu: Bebek gülüşü

Amerikalı bilimadamlarının, MRI kullanarak yaptığı araştırma, anneyle bebek arasındaki yegane bağın incelenmesi ve bu ilişkinin bazen nasıl olup da tersine geliştiğinin anlaşılmasına yardımcı olacağı belirtildi. Araştırma çerçevesinde, ilk kez anne olan 28 kadının beyinlerinin, 5 ila 10 aylık bebekleriyle diğer bebeklerin fotoğraflarına baktıklarında MRI yöntemiyle tarandığı belirtildi.

Bebeklerin bazı fotoğraflarda gülümsediği veya mutlu olduğu, bazılarında da üzgün ve anlamsız bir ifadeye sahip oldukları, annelerin kendi bebeklerinin fotoğraflarını gördüklerinde beyinlerinin ödülle bağlantılı kilit merkezlerinde, kan akışının artması nedeniyle aydınlanma gözlendiği kaydedildi.

Araştırmacılar, söz konusu bölgelerin düşünme, hareket, davranış ve duyguyla bağlantılı olduğunu, böyle bir etkinin, uyuşturucu bağımlılığıyla ilgili olarak yapılan araştırmalarda da görüldüğünü söylediler.

Annenin beynindeki bu aydınlanmanın en güçlü görüldüğü anın, gülümseyen bebeklerinin fotoğraflarını gördükleri zaman olduğu, bebeklerinin üzgün ve anlamsız ifadelerinin annenin beyninde bu denli bir etki yaratmadığı kaydedildi.

Araştırmada, annelerin beyinlerinde, kendi bebekleriyle tanımadıkları bebeklerin ağlarken çekilmiş görüntülerine verilen tepkinin çok az farklılık gösterdiği, genel anlamda anne beynindeki bu bölümlerindeki hareketliliğin, kendi bebeğini gördüğünde diğer bebeklere oranla daha güçlü olduğu tespit edildi.

Baylor Tıp Fakültesi’nde görevli bilim adamı doktor Lane Strathearn, anneyle bebeği arasındaki ilişkinin çocuğun gelişimi açısından çok önemli olduğunu hatırlatarak, annenin, bebeğinin gülümseyen yüzünü görmesinin, onu doğal olarak “uçurduğunu” söyledi.



Sabah yürüyüşünde kalp krizi riski yüksek

Sabahla öğlen saatleri arasının kalp krizi için en riskli zaman olduğu, hem kalp hastaları hem de sağlıklı insanlar için yürüyüşe en uygun saatin akşam saatleri olduğu bildirildi.

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Kardiyoloji Derneği Girişimsel Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Ramazan Özdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, koroner kalp hastalarının her gün yürüyüş yapmaları gerektiğini belirtti.

Sabah saatlerinde değil havanın serin olduğu akşam saatlerinde yürüyüşü önerdiklerini ifade eden Prof. Dr. Özdemir, şöyle konuştu:

"Hastalarımıza saat 19.00 gibi yemek yemelerini, bir iki saat dinlendikten sonra saat 21.00'de yürüyüş yapmalarını öneriyoruz. Böylelikle çok fazla tok karınla yürümemiş de oluyorlar. Sadece sıcakların yoğun olduğu yaz aylarında değil kış mevsiminde de sabah saatlerinde yürüyüş önermiyoruz. Sabah saatleri riskli saatlerdir.

Sabah saatleri kan akışının en az olduğu, tansiyonun en yüksek olduğu dönemdir. Sabahla öğlen saatleri arası kalp krizi için en riskli zamandır. Hem kalp hastaları hem de sağlıklı insanlar için yürüyüşe en uygun saat akşam saatleridir."

Sıcak havalarda kalp hastalarının ve tansiyon hastalarının dikkatli olması gerektiğini bildiren Özdemir, "Terleme sonucu sıvı kaybı nedeniyle günde en az 2 litre su tüketilmesi gerekiyor. Sıcaklığın yoğun olduğu öğlen saatlerinde dışarı çıkmamaya özen gösterilmeli" dedi.

Özdemir, vücudun sıvı kaybetmesinin kanda koyulaşmaya neden olduğunu, bunun da kanın damardaki akış hızını yavaşlattığını ve damarlarda tıkanmaya neden olduğunu kaydetti.

Tansiyonu olan hastaların sıcak havalarda tuzlu yemekten kaçınmaları, bol bol sıvı almaları gerektiğini ifade eden Özdemir, "İkinci önemli faktör de sigara. Sigara doğrudan sıcakla bağlantılı olmayabilir ama sıcak havalarda sigaranın azaltması gerekiyor" diye konuştu.

"Şeker hastaları meyve yerken dikkat etmeli"

Şeker hastalarının meyve yerken dikkat etmeleri gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Özdemir, şunları söyledi:

"Meyvelerden aldığımız şekerin şeker hastalarına zarar vermediği kabul edilir ancak yine de dozunu kaçırmamak gerekir. Bu şeker, meyvelerin çoğunda, karpuzda, kavunda, kirazda, kayısı da var.

Bunları çok yiyince şeker oranı yükselir. Bunun sonucunda şeker hastalarının kullandıkları insülin ilacını artırmaları gerekir. Meyve sebzeyi bol bol yemek normal insanlar için geçerli. Şeker hastası çok yiyecekse insülinin dozunu artıracak ya da daha az yiyecek."

Kolesterolün de risk faktörlerinden olduğuna işaret eden Özdemir, şöyle konuştu:

"Yaz aylarında sık sık piknik yapılıyor. Koroner kalp hastaları makul beslenmeli, kırmızı et yemeli ancak yağsız kısmından yemeli. Sıcakların bunaltıcı etkisiyle damarlar genişliyor.

Vücutta sıcağın direkt stres yapıcı etkisi var, sıvı kaybı var. Bunların hepsini üst üste koyduğunuz zaman kanın koyulaşması söz konusu oluyor. Bunlara bir de aşırı yemek yemek eklenince kalp krizi riski artıyor. Yazın kalp krizlerinde artış gözlemliyoruz."



Zatürree'nin 'yaz'ı 'kış'ı yok


Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Çocuk Alerjisi Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Reha Cengizlier, zatürree ve diğer solunum yolu hastalıklarının, yaz aylarında da insanların koruyucu önlemleri azaltmasına bağlı olarak sık sık görülebildiğini bildirdi.

Prof. Dr. Cengizlier yaptığı yazılı açıklamada, akciğerde iltihaplanma olarak görülen zatürreenin, yaz aylarında da kendini gösterdiğine dikkat çekerek, bu tür durumlarda en kısa zamanda uzmana danışılmasının önemine vurgu yaptı.

Geciken müdahalenin hastalığın seyrini de olumsuz yönde etkileyeceğini belirten Prof. Dr. Cengizlier, sadece akciğerleri ilgilendirdiği sanılan zatürreenin etkileri nedeniyle tüm vücudu ilgilendirdiğini ifade etti.

Prof. Dr. Cengizlier, zatürreenin nasıl geliştiğini şöyle anlattı:

"Kış aylarında kapalı mekanlarda ve kalabalıkta bulunma durumu daha fazla olduğu için mikrop bulaşma riski daha fazladır. Bu nedenle zatürree ve diğer solunum yolu hastalıkları sanki sadece kışın görülür gibi yanlış bir düşünce vardır. Tam tersine, yaz aylarında insanların koruyucu önlemleri azaltmasına bağlı yine sık sık solunum yolu enfeksiyonları ve tabii ki zatürree de görülür.

Uzun süre kullanılmadan beklemiş klima ve benzeri cihazlar; 'Lejyonella pnömonisi' denen özel ve ciddi bir zatürree bulaşmasına yol açabilir.

'Pnömokok' cinsi mikroplar, kışın olduğu gibi yazın da en sık zatürree etkenlerindendir. Zatürree aşısı, bu etkenlere karşı büyük oranda koruyuculuk sağlar.

Sıcak etkisiyle bozuk gıdalar, erimiş geri dondurulmuş dondurmalar, kirli su ve içecekler de mikrop kaynağı olabilir. Kış boyu kapalı kalıp havalandırılmadan doğrudan içine girilen otel, yazlık gibi mekanlarda da hem mantar, hem de diğer tür mikroplar oldukça yoğundur.

Sıcak nedeniyle tüketilen çok miktardaki soğuk yiyecek ve içecekler, boğazdaki normal bakteri florasının bozulmasına yol açarak fırsatçı mikropların ortama hakim olmasına yol açar. Bunlar da hastalık oluşturabilir.

Klima, vantilatör gibi hava üfleyen cihazların karşısında oturmak, doğrudan hastalık etkeninin alınmasına veya vücuttaki fırsatçı mikropların çoğalıp ortama yayılmasına neden olabilir. Otomobildeki klimalar da dış ortamdan alınan mikropların solunum sistemine aktarılmasında önemli rol oynar."

Yaz zatürreesinin ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Cengizlier, hastalığa özellikle ateşin de eşlik etmesi durumunda mutlaka uzmana başvurulması gerektiğini kaydetti.

Bu arada yanlış alınan ilaçların da hastalığın fark ettirmeden çok daha şiddetli bir hale dönmesine yol açabildiğini anlatan Prof. Dr. Cengizlier, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"Unutmamak gerekir ki; 'basit bir soğuk algınlığı' veya 'rüzgarda kaldı, hafif ateşi çıktı' gibi oyalayıcı yaklaşımlar tedavide gecikmeye, hastalığın şiddetlenmesine neden olur. Astımlı çocuklarda öksürük sık rastlanan bir bulgudur.

Yaz aylarında da karşılaşılan alerjenlere bağlı olarak öksürük ve hatta nefes darlığı şikayetleri artabilir, ama bu çocuklar, enfeksiyonlara da daha yatkındır. Daha sık zatürree olabilir veya basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu bile bu çocuklarda astım krizine yol açabilir."


Dişinizi sıkmamak için meditasyon yapın

Caddebostan Diş Kliniği'nden Diş Hekimi Pertev Kökdemir, diş gıcırdatması ve diş sıkması şikayeti olanlara tavsiyelerde bulundu:

* Yatmadan önce 10 dakika yüzünüze sıcak ve nemli bir bezle kompres yapın. Bu, çene kaslarınızı rahatlatacaktır.

* Yatmadan önce meditasyon yaparak ya da sıcak bir duş alarak rahatlayın. Bu uyku esnasında rahat olmanıza ve kendinizi sıkmamanıza yardımcı olur.

* Alkol ve kafeini azaltın. Bu hem sağlığınıza katkıda bulunurken hem de sizi diş gıcırdatma ve diş sıkma probleminden uzaklaştırır.



'Migren' eğitimli kadınları seviyor

Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nebahat Taşdemir, migrenin eğitim düzeyi yüksek, her şeyi kafasına takan, mükemmeliyetçi kadınlarda daha çok görüldüğünü bildirdi.

Prof. Dr. Taşdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, migrenin iş gücü kaybına neden olan şiddetli baş ağrısı olduğunu söyledi.

Ataklar ve genellikle yarım baş ağrısı şeklinde kendini gösteren hastalığın atak sırasında hastanın ışıktan, sesten, kalabalıktan rahatsız olduğunu belirten Taşdemir, ayda 4-5 atağı olan hastalarda bazen bu atakların 72 saat kadar sürebildiğini ifade etti.

Taşdemir, baş ağrısının orta şiddetten çok şiddetliye kadar seyredebildiğini kaydederek, "Migren, daha çok kadınları tercih eder" dedi.

"Masum bir hastalık değil"

Hastalığın kalıtımsal olabildiğini, yanıp sönen ışıklar, parfüm kokuları, peynir, özellikle kırmızı şarap, portakal türü meyveler, domates, salam, sosis ve turşu gibi gibi bekletilmiş gıdaların hastalığı tetiklediğini belirten Taşdemir, şöyle konuştu:

"Hastalarımıza ilacın yanı sıra eğitim veririz. Hastaya 'ağrının sevmediği şeyleri yapma, uykusuz kalma, az veya çok uyuma' şeklinde uyarılarda bulunuruz. Çünkü migren pek de masum bir hastalık değil.

Beyinde bazı hasarlar meydana getirebiliyor. Damarlarda tıkanıklıklara yol açabiliyor. Yüzde, elde, bacakta uyuşmalar veya güç kaybı, bütün bu belirtiler ağırının geleceğini haber verir. Bu dönemde beyin damarları daralır. Beyinde bölgesel kan akımı azalır."

Stres en önemli 'tetikleyici' faktör

Baş ağrısını tetikleyen en önemli faktörün stres olduğunu, şehirli, eğitim düzeyi yüksek, her şeyi kafasına takan, mükemmeliyetçi kadınlarda migrenin daha çok görüldüğünü belirten Taşdemir, migrenin tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu kaydetti.

Hastalığın sıklığını ve şiddetini azaltmaya yönelik tedavilerin yapıldığını ayda 4-5 atağın daha aza indirgenebildiğini belirten Taşdemir, "Her baş ağrısı migren değildir. Migren ataklar halinde gelir ve ataklar belli bir zaman içinde devam eder. Zonklayıcıdır. Sıkıştırıcı değildir" dedi.

Prof. Dr. Taşdemir, stresten olabildiğince uzak durma, oksijeni bol yerlerde yürüyüş türü hafif egzersizler yapma ve tetikleyici gıdalardan uzak durma önerisinde bulunarak, şöyle konuştu:

"Hastalarımızın doktor kontrolünde ilaç kullanması gerekiyor. Gelişigüzel ilaç kullanmamalarını öneriyorum. Bazı baş ağrıları hastanın hayatında gördüğü en kötü baş ağrısıdır. Beyninde bomba patlamış gibi hisseder. Birdenbire yaşanan böyle bir ağrı, damar çatlamasına bağlı beyin kanaması veya beyin tümörü olabilir. Bu durumda vakit geçirmeden nöroloji kliniğine başvurulması şarttır."


'Göz kuruluğu' deyip geçmeyin!

Uluslararası Gözyaşı Hastalıkları Derneği Genel Başkanı ve Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Suat Hayri Uğurbaş, yaz aylarında klimaların gözleri kuruttuğunu, nem artırıcı spreyler kullanılması gerektiğini bildirdi.

Prof. Dr. Uğurbaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gözlerde kuruluğuna pek çok şeyin neden olabildiğini, insanların yaşlanma sürecinde de göz yaşında azalma görüldüğünü söyledi.

Özellikle kadınlarda menopoz döneminde hormon dengesindeki değişmelerin gözyaşının azalmasına neden olduğunu ifade eden Uğurbaş, bu dönemlerde gözyaşı takviyesi yapılması gerektiğine dikkat çekti.

Çok ağır gözyaşı kuruluğunun erkeklerde romatizmal hastalıklara bağlı olabildiğini ifade eden Uğurbaş, şunları söyledi:

"Göz kapaklarının kenarlarındaki ter bezlerinin salgınlanmasındaki bozukluklar çok sıkıntı veren hastalıktır, öldürmez ama süründürür.

Bunun için suni gözyaşı damlaları kullanılmalıdır. Sigara, kesinlikle gözyaşının yapısına etkili maddedir. Sigara içilen ortamlarda bulunanların gözlerinin lipit tabakasında eksilmeler oluyor.

Sigara, diğer kötü yan etkilerinin yanı sıra göz sağlığına da büyük zarar veriyor. Sigaralı ortamda bulunmak gözyaşı kuruluğunu artırmaktadır.

Göz kuruluğuna yol açan en önemli nedenler arasında yer alan sigara dumanı, yeni yasa sayesinde pasif içicilere zarar veremeyecek. Onun için çıkan yasa, son derece yerinde ve doğru bir yasadır. Halka açık kapalı ortamlarda sigara içilmemesi göz sağlığı açısından son derece önemli."

Bilgisayar, klima ve göz kuruluğu

Çevre faktörünün de göz kuruluğuna büyük etken olduğunu ifade eden Uğurbaş, şöyle devam etti:

"En sık karşılaştığımız sorunlardan birisi de teknolojik aletlerin kullanılmasına bağlı gelişen göz kuruluğudur. Bilgisayarda çok yoğun çalışma sırasında göz kırpma sayısı azalıyor.

Normalde 10 saniyede bir olan göz kırpması oranı, bilgisayar karşısında yarıya düşüyor. Gözü kırpmadığımız için gözün etrafını saran gözyaşı tabakası yenilenmiyor.

Böyle olunca da göz üzerinde tabaka eksildiğinden batma, yanma, kaşıntı ve kızarıklık başlıyor, göz yorgunluğu hissediyorsunuz. Böyle durumlarda gözyaşı takviyesi veya başka tedavi almakta yarar var."

Çok sıcak havalarda klima kullanılmasının da gözyaşı kuruluğunu önemli oranda artırdığına işaret eden Uğurbaş, şunları kaydetti:

"Yaz aylarında klimalar gözleri kuruttuğundan nem arttırıcı spreyler kullanılmalı. Ancak bu göze değil kenarlarına sıkılmalı. Zonguldak'ın göreceli havza ve nem miktarının fazla olması bizi göz kuruluğundan koruyor. Mesela Ankara'da, Akdeniz Bölgesi'nde göz kuruluğundan şikayetçi hastaları tatillerde Batı Karadeniz'e çağırabiliriz."

Uğurbaş, gözyaşı kanal tıkanıklıklarının lazerle açılabildiğini belirterek, "Lazerle yapılan operasyonda herhangi bir yeri kesmeden, gözyaşı kanalının üst ucundan lazer probu ile gözyaşı kesesine giriliyor. Aradaki kemik ve mukoza, çok kısa sürede yüksek enerji ile ortadan kaldırılıyor. Hastanemizde bununla ilgili tedaviye başladık" diye konuştu.

REKLAMLAR
 
ARAMA MOTORU
 
Özel Arama
HABERLER
 
SİNEMADA BU HAFTA
 
SPONSOR REKLAMLAR
 
 
Bugün 18 ziyaretçi (47 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol